Darksiders 2 Inceleme
Kıyamet kopar, Mahşer’in Dört Atlısı’ndan biri olan War dünyaya iner, dünyada atlılardan sadece kendisi vardır, iblisler ile melekler arasındaki savaşa müdahil olur, bir anda kendini Cennet ile Cehennem arasında dengeyi sağlayan Azap Konsili’nin önünde yargılanırken bulur. War, ‘Sadece çağrıya cevap verdim, ben dünyaya indiğimde zaten savaş patlak vermişti.’ dese de kurtulamaz. Erken başlayan kıyametin sebebi ayaküstü adamımız olur. Lakin mühim değil, War, Mahşer’in Dört Atlısı’ndan biri… War’un ‘Beni yeniden dünyaya gönderin, gerekeni yapacağım’ atarı diyetiyle kabul görür.
War tek başına zorlu bir mücadele verirken diğer atlılar ne yapmaktadır? İşte bu soruya ilk cevap veren kardeşimiz Death oluyor. Darksiders’ın hikayesini anlatırken aynı zamanda Darksiders II’nin hikayesi de açığa çıkıyor. Death, kardeşinin suçsuzluğunu kanıtlamak için yollara koyulur, ama bu o kadar kolay olmayacaktır. Aksilikler bir yandan, bu işi engellemek isteyenler bir yandan derken Death de en az War kadar cümle ahiret alemine madara oluyor… Çok fazla detaya girmeden yeniliklere geçmek istiyorum. Darksiders II’de ilk oyunda beğenilen her yan korunmuş durumda. Bazı özellikler ise geliştirilerek oyuncunun hizmetine sunulmuş. Ayrıca ilk oyunda bulunmayan yenilikler de mevcut. İlk oyunda bulunmayan ganimet (loot) sistemi oyuna ciddi anlamda ayrı bir hava katmış. Death’i gerek zırh olarak gerek teçhizat olarak baştan aşağı değiştirebildiğinize gibi, teçhizatlarınızı da geliştirebiliyorsunuz. Hatta
bazı eşyalarınıza ad bile verebiliyorsunuz.Seviye atladıkça geliştirebileceğimiz detaylı bir özellik ağacımız var. Death olarak ya ruh emiyor ya da ölüleri diriltip düşmanın üstüne salıyoruz veya her iki ağaçtan ilerleyerek hibrit bir güce de kavuşabiliyoruz.
Oyunun atmosferi ve paralelinde oynanış süresi de bir hayli artmış. Dinler ve mitolojiler ilgi alanınıza giriyorsa tanıdık mekanlar ile karakterlerle karşılaşmaya hazır olun. Atmosfer demişken bulmacaları da atlamayalım, çok kafa yormayacağınız oyunun tuzu biberi olan bulmacalar da çeşitliliğini artırarak oyunda varlığını sürdürüyor. İncelemenin daha yarısındayız ama ben diyebilirim ki bu oyuna vereceğiniz para asla ama asla boşa gitmeyecek…Atmosferle alakalı birkaç sıkıntıyı dile getirmek istiyorum. İlk oyunda can sıkıcı bir şekilde yönümüzü belli eden işaretler Darkisders 2’de daha bir rahatsız edici bir hal almış. Her ne kadar alanlar ve mekanlar genişlemiş olsa da nihayetinde koridor sistemiyle bir yerlere varıyoruz. Haliyle gideceğimiz yere çıkan yol sayısı da bir veya iki… Ne diye kader bu durumu daha dikkat çekici bir hale getirir ki yapımcı? Burada cidden rahatsız oldum hakaret gibi…
Bir diğer husus ise bize yol gösteren Dust adlı (Hatırlayın, Watcher) kuzgunumuz, kapalı mekanlarda berbart bir arkadaş…Oyundaki diyalog sisteminin de bir RPG oyununa yakışır derecede geliştiğine şahitlik ediyoruz. Karakterlerle konuşarak atmosfere ve kaderinize dair yeni bilgiler öğrenebiliyorsunuz. Böylece oyunu daha da özümsüyorsunuz. Ek olarak bu konuşmalardan yan görevler de çıkıyor. Yan görevler haritaları daha fazla tanımanıza, yeni eşyalar edinmenize ve doğal olarak seviye atlamanıza vesile oluyor. Oyunun süresi cidden beklediğinizden daha uzun… Darksiders’a nazaran daha fazla ekrana bağlı kalacağınız şüphe götürmez bir gerçek!
Boss dövüşlerine de değinmek istiyorum. Uzun oynanış süresi boyunca çok farklı boss dövüşleri gerçekleştireceksiniz. Bu dövüşlerden bazıları birkaç safhadan oluşurken kimisi de vur-kaç doğrultusunda ilerliyor. Darksiders II, oyuncuyu aşırı eşyaya boğan bir yapıya sahip değil. Ama nerede sizi ödüllendirip tatmin duygusunu yaşatacağını iyi biliyor. O yüzden her boss karşılaşmasının sonucunda büyük sürprizler yaşanıyor… Boss’ları bir kenara bırakmadan önce bir öneride bulunmak istiyorum. İksirlerinizi gereksiz yere kullanmayın, boss dövüşlerine geldiğinizde iksirsiz olursanız bu işin sonu oyuna uzunca bir ara vermeye kadar gidebilir…Diablo III’ü az çok bilirsiniz, çıkana kadar oyunu neredeyse ezberledik. Çıktıktan sonra da sömürdük… Diablo III’te olduğu gibi Darksiders II’de de eşya değiş tokuşu yapılabiliyor. Çevrimiçi olarak oyuncular birbirlerine fazlalık olan kaliteli eşyaları gönderebiliyor. Darksiders serileri öyle bir taktik ve strateji izliyor ki Soul Reaver, God of War, Devil May Cry, Prince of Persia ve Diablo bir bünyede toplanmış desek hata yapmış olmayız… Rahatsız mıyız? Hiç de değiliz! Darksiders’taki grafik konsepti varlığını koruyor. Devamlılık hissiyatı için değişmeyen konsept istikrarlı bir karar olmuş, bundan sonra gelecek iki oyunun da yine eski köye yeni adet getirmeyeceğini düşünüyorum.
Son sözü söylemeden önce seslere de değinelim, müzikleri çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Nors ve Celt mitolojisinin gürlediği oyunda müzikler de yine bu kültürleri anımsatıyor.
Adı Death, sadece ölüm saçmıyor, espri yapabiliyor. Oyun, beklenenin aksine Katolik kiliselerinin dış yüzeyi gibi kapkara bir atmosfere sahip değil. Öyle ki kendinizi World of Warcraft oynuyor gibi hissedebilirsiniz. Darksiders’a bakıldığında karşımızda daha iyi iş çıkaran bir oyun var dersek hata yapmış olmayız, kesinlikle sınıfı geçiyor ve paranızın hakkını veriyor.
The permalink
Blogger tarafından desteklenmektedir.